20 Ağustos 2015 Perşembe

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKTA BESLENME-2



Okul Öncesi Dönem Çocukların Enerji ve Besin Ögesi Gereksinimleri

Çocuklar, genetik yapıları, anne karnındaki ve bebeklik dönemindeki beslenme durumları, geçirdikleri hastalıklar vb nedenlerle birbirlerinden büyük farklılıklar gösterirler. Bu nedenle, hiçbir çocuğun besin gereksinimi bir diğerine eşdeğer değildir. İri çocuklar daha fazla, ince ve ufak yapılı çocuklar daha az tüketirken, aynı yapıdaki ve aynı yaştaki iki çocuk da enerjiyi farklı kullanabilirler. Anneler çocukların gelişim durumlarını iyi değerlendirmeli çocuğu gereksiz yere yemesi için zorlamamalıdır. Bunun için de çocukluk yaşlarında büyüme ve gelişme çok iyi izlenmeli, duraklama ya da gerileme olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Enerji: Vücudun düzenli çalışması, sıcaklığının korunması, hareketlerin düzenlenmesi ancak uygun miktarda alınan enerji ile sağlanır. Harcanan ile alınan enerji arasında denge olması gerekir. Alınan harcanandan az ise gelişme istenen düzeyde gerçekleşmez. Alınanın harcanandan çok fazla olması durumunda da şişmanlık gelişir. Enerji gereksinimi, yaş, vücut bileşimi, vücut cüssesi, çevre sıcaklığı, hastalık vb durumlarına göre değişir. Üç-altı yaş çocukların günlük almaları gereken enerjinin belirlenmesi için basit bir formülden yararlanılır.

Enerji Gereksinimi = Bir yaş için 1100 kalori+ Her yaş için 100 kalori.

Buna göre üç yaşında 1400, 4 yaşında 1500, 5 yaşında 1600, 6 yaşında 1700 kalorilik bir enerji almaları gerekir. Yukarıda belirtildiği gibi bunlar ortalama değerlerdir. Çocuğun aldığı enerjinin yeterli olup olmadığı büyümenin izlenmesi ile anlaşılır. Enerjinin % 15’i proteinden, % 55’i karbonhidratlardan, % 30’u yağlardan gelmelidir.

Proteinler: Bu dönem çocukların protein gereksinimi bundan önceki dönemlerde olduğu gibi yüksektir. Bedenin oksijen taşıma, mikroplarla savaşma, dokuları besleme gibi yaşamsal pek çok işlevi özel proteinler aracılığı ile gerçekleşebilir. Bu özel proteinlerin oluşturulması için de besinlerle yeterli protein almak gerekir. Okul öncesi dönem çocukları günlük protein gereksiniminin yarıdan fazlasını et, süt, yumurta gibi iyi kalite proteinden sağlamalıdır.

Yağlar: Yetersiz yağ alımı yetişkinler için çok fazla besinsel sorun yaratmaz, hatta belirli bir yaştan sonra yağ kısıtlamasına gerek vardır. Oysa küçük çocuklarda böyle bir durum yetersiz enerji içerikli bir beslenme ile sonuçlanabilir. Bunun nedeni ise yağlardan alınan enerjinin yerine geçecek olan karbonhidratlı besinlerin, daha hacimli olmasıdır. Küçük çocuklar bu kadar çok besinle baş edemeyebilir. Yağlar enerji sağlamalarının yanı sıra yağda eriyen vitaminlerin kullanılmasında ve sinir sisteminin çalışmasında rol alırlar. Anaokulunda ara öğünlerde verilen kurabiye, kek ve poğaça gibi yağlı besinlerin, özellikle tereyağının ve yağlı etlerin tüketimi, erken yaşta sınırlandırılarak günlük toplam enerjinin en fazla %30’unun yağlardan gelmesi önerilmektedir. Aksi takdirde yağlı beslenme alışkanlıkları ilerleyen dönemlerde gelişebilen bazı kronik hastalıkların görülme riskini artırmaktadır.
Karbonhidratlar: Okul öncesi çocukların beslenmesinde karbonhidratlardan şeker ve şekerli besinler, enerjinin büyük bir kısmını sağlamaktadır. Yüksek oranda şeker ve şekerli besinler çocukların beslenmesi için olumlu değildir. Bu besinler çocuğun normal besin gereksinmesini karşılamasını engellediği gibi iştahsızlık ve diş çürümelerine de yol açabilir. Bu riski azaltmak veya en aza indirgemek için şekerli içeceklerin, tatlıların ve bisküvi gibi besinlerin fazla tüketilmemesi, özellikle ara öğünlerde çocuklara verilmemesi önerilmektedir. Son yıllarda özel anaokullarının ve çeşitli iş yerlerinin açtığı yuvaların yaygınlaştırıldığı düşünülecek olursa, bu yerlerde beslenme servislerinin dikkatle planlanması gerekmektedir.

Vitaminler: Vitaminler genelde suda ve yağda erime durumlarına göre iki grupta toplanırlar. Yağda eriyenler, A, D,E,K vitaminleri suda eriyenler ise, askorbik asit (C vitamini), tiamin (B1vitamini), riboflavin (B2vitamini), niasin, pridoksin, kobalamin, pantotenik asit, folik asit ve biyotindir. Yağda eriyen vitaminler vücutta depolanabildiklerinden diyetle her gün alınmaları gerekli değildir. Yetmezlik belirtileri çok geç ortaya çıkar ve fazla alınmaları zararlı etki gösterir. Suda eriyenler ise vücutta depolanmadıklarından diyetle her gün alınmaları gerekir ve yetmezlik belirtileri çabuk ortaya çıkar.
Yağda eriyen vitaminlerden A vitamini, vücudu içten ve dıştan saran epitel dokunun yapımında, görme işlevinde, bağışıklık sisteminde, D vitamini kemik ve dişlerin yapımında, K vitamini kanın pıhtılaşmasında görev alır. E vitamini, hücre zarının dayanıklı olmasında ve kas çalışmasında görev alır ve antioksidandır, yani kolay oksitlenebilen çeşitli bileşiklerin oksidasyonunu önler. Özellikle mide, barsak ve karaciğer hücrelerinde vitamin A nın oksidasyonunu önleyerek bu vitaminin organizmada etkisini arttırır. Suda eriyen vitaminlerden C vitamini, bağ dokusu yapımında, kılcal damarların kuvvetli olmasında etkindir. C vitamininin vücudu enfeksiyonlardan ve bakteri toksinlerinden koruduğu savunulmaktadır. Enfeksiyonlar sırasında vücuttaki C vitamini miktarı azalmaktadır. C vitamini ayrıca demir emilimine de yardımcı olur. C vitamini ayrıca antikanser öge olarak da bilinir. B grubu vitaminlerin işlevleri oldukça çeşitlidir. Örneğin tiamin, karbonhidrat metabolizmasında, riboflavin, protein ve yağ metabolizmasında, niasin tüm metabolik işlemlerde görev alır.

Vitaminlerin yetersiz alınmaları vücutta çeşitli bozuklukların ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. Her vitamin eksikliğinin ortaya koyduğu tablo farklıdır. Pek çok vitamin besinlerde çok yaygın olarak bulunduğundan yetmezlik belirtilerinin ortaya çıkması kolay değildir. Yeterli ve dengeli bir diyetle beslenildiğinde, vitaminlerin tümü sağlanmış olur. Ancak günlük yaşantıda, hava kirliliği, su kirliliği, stres vb durumlara maruz kalınmaktadır. Böyle durumlarda vücut daha çok C vitamini ve B grubu vitaminleri kullanır. Bazı öğünlerin atlanması, geçiştirilmesi, tek yönlü ya da saflaştırılmış besinlerle beslenme durumunda vitaminler, yeterince karşılanmaz. Ayrıca bazı araştırmalar, vitaminlerin bir miktar gereksinimin üzerinde tüketildiğinde bazı hastalıklardan koruduğunu gösterir. Örneğin,
A, C ve E vitaminlerinin, gereksinimin biraz üzerinde alındığında kanser ve kalp hastalıklarından koruyucu etki yaptığını gösteren çalışmalar vardır. Vitaminlerin fazla alınmalarının zararlı etkileri göz önüne alınarak hiçbir zaman doktor ve diyetisyene danışmadan fazla vitamin tüketilmemelidir.

 Mineral Gereksinimi: Mineraller besinin yakılması sonucu kül olarak geride kalan inorganik elementlerdir. Külün analizi sonucu 40’a yakın mineral ortaya çıkar. Ancak bunların 17 si insan için elzemdir. Mineralin elzem olup olmaması diyetten o mineral çıkarıldığında, yetmezlik belirtisi oluşup oluşmaması ile belirlenir. Mineraller vücutta gereksinim duyulan
miktara göre majör mineraller ve iz elementler olmak üzere iki grupta incelenirler. İnsan için elzem olan majör mineraller (makro mineraller de denir) kalsiyum, fosfor, potasyum, magnezyum, sülfür, sodyum ve klor, iz elementler (mikro mineraller de denir) ise, demir, çinko, selenyum, molibden, iyot, kobalt, bakır, manganez, flor ve kromdur. Mineraller vücut ağırlığının yaklaşık %4’ünü kapsarlar. Minerallerin vücuttaki rolleri yapıcı ve düzenleyici olmak üzere ikiye ayrılır. Mineral¸ hücrenin önemli bir parçası ise rolü yapıcıdır. Örneğin, kalsiyum, fosfor ve magnezyum diş ve kemik yapısında, sülfür saçta ve insülinde, demir hemoglobinde, klor da midedeki hidroklorik asitte bulunur. Düzenleyici rolleri, vücudun asit-baz dengesi, su dengesi, kas kasılması, sinir iletimi gibi işlevlerde görev almaları ve enzimlere yardımcı faktör olarak yer almaları ile ilgilidir.
Çocuklar için önemli mineraller, kalsiyum ve demirdir. Kalsiyum ve demiri yeterli miktarda sağlayan besinler diğer tüm mineralleri de sağlarlar. Kalsiyum yetersiz alınırsa çocuklarda büyüme geriliği ve raşitizm görülür. En iyi kalsiyum kaynakları, süt, peynir, yoğurt, fındık, fıstık gibi kuruyemişler ve yeşil yapraklı sebzelerdir. Çocuklar yeterli demir alamadıklarında ise demir eksikliği anemisi oluşur. Demirden zengin besinler et, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, kuruyemişler, yağlı tohumlar, pekmez ve kuru meyvelerdir.
Posa: Küçük çocuklarda uygun posa miktarıyla ilgili öneriler sınırlıdır. Günlük ortalama posa tüketiminin 12g olması belirlenmiştir. Yüksek posalı besinler hacimlidir ve fazla posalı yiyecek sunulan az iştahlı bir çocuk yeteri kadar enerji almayabilir. Posalı besinlerin ana öğünlerde verilmesi, özellikle iştahsız çocuklarda önerilen bir beslenme uygulamasıdır. Meyve, sebze ve tahıl grubunun az tüketimine bağlı olarak posa miktarının düşüklüğü kaçınılmazdır.
Bu yaş grubu için günlük enerji ve besin öğeleri gereksinimleri şöyledir:
Besin Öğeleri
1 – 3 Yaş
4 – 6 Yaş
Enerji (kkal/kg)
102
90
Enerji (kkal/gün)
1300
1800
Protein (g/gün)
16
24
Vitamin A (µg RE/gün)
400
500
Vitamin D (µg/gün)
10
10
Vitamin E (mg ?-TE/gün)
6
7
Vitamin K (µg/gün)
15
20
Vitamin C (mg/gün)
40
45
Tiamin (mg/gün)
0,7
0,9
Riboflavin (mg/gün)
0,8
1,1
Niasin (mg NE/gün)
9
12
Vitamin B6 (mg/gün)
1,0
1,1
Folik Asit (µg/gün)
50
75
Vitamin B12 (µg/gün)
0,7
1,0
Kalsiyum (mg/gün)
800
800
Fosfor (mg/gün)
800
800
Magnezyum (mg/gün)
80
120
Demir (mg/gün)
10
10
Çinko (mg/gün)
10
10
İyot (µg/gün)
70
90
Selenyum (µg/gün)
20
20
Bakır (mg/gün)
0,7-1,0
1,0-1,5
Manganez (mg/gün)
1,0-1,5
1,5-2,0
Flor (mg/gün)
0,5-1,5
1,0-2,5
Krom (µg/gün)
20-80
30-120
Molibden (µg/gün)
25-50
30-75
*Köksal G, Gökmen H. Çocuk Hastalıklarında Beslenme Tedavisi. Hatipoğlu Yayınları. Ankara, 2000.
OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLAR İÇİN GÜNLÜK MENÜ PLANLAMA
Çocuğun günlük menüsünde temel besin grupları özellikle bulunmalıdır. Temel besin gruplarından, enerji, protein, yağ, karbonhidrat ve vitamin gereksinimlerinin tümünü karşılamalıdır. Besinler içerdikleri besin öğeleri açısından birbirini tamamlamalıdır. Organların düzenli çalışması, büyüme ve gelişmenin sağlanması açısından önemlidir.
MENÜDE YER ALACAK BESİN GRUPLARI

Et Grubu:

Bu gruptaki besinler, iyi kalite protein ve minerallerden zengin olup vücudun sağlıklı büyümesi ve sağlıklı bir yaşam için gereklidir. Et, tavuk, balık, yumurta, peynir gibi besinler bu grupta yer alır. Bu besinlerden 3-4 porsiyon günlük yeterlidir.

Bu besinler kemik ve dişlerin gelişimi, sinir ve kasların düzenli çalışması için gerekli kalsiyum, A-B vitaminleri ve iyi kalite protein sağlar. Bu grup besinlerden olan süt, yoğurt veya ayrandan günde 500 ml. tüketmek yeterlidir.

Tahıl Grubu:
Bu gruptaki besinlerde bitkisel proteinler ve B grubu vitaminleri bulunur. Bu besinler yemek halinde, çorbalar içinde sütle veya yoğurtla zenginleştirilerek günde 4 porsiyon verilmesi yeterlidir.

Sebze-Meyve Grubu:
Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, A, C ve B grubu vitaminlerinden zengindir. Bu grup vitaminler çocuğun korunması için önemlidir. Günde 4 porsiyon tüketilmesi önerilmektedir. Sebzeler yemek şeklinde, meyveler çiğ olarak tüketilmelidir.
Şeker ve Yağ Grubu:
Bu grup besinler vücuda enerji sağlarlar. Bu besinler şeker ve şekerden yapılmış, bal, reçel, pekmez, zeytinyağı ve diğer bitkisel sıvı yağlardır.
ÖĞÜN SAYISI
Çocukta kazandırılması gereken alışkanlıkların birisi de öğünlerin düzenli olması ve tabağına konan yemeğin bitirilmesidir. Yiyecekler küçük porsiyonlar halinde verilmeli, bitiremeyeceği miktarlar için ısrar edilmemelidir. Aşırı iştahsız ve şişmanlığa meyilli çocuklar dışındaki çocuğun yiyeceği miktar isteğine bırakılabilir.
Sabah, öğle ve akşam olmak üzere 3 ana öğün dışındaki öğünler çocuğun beslenmesi izlenerek ( ana öğünlerde tükettiği besin miktarlarına bakılarak) kuşluk, ikindi ve gece ara öğünü olarak 6 öğüne çıkarılabilir. Ara öğünlerde meyve, süt, ayran, peynir-ekmek gibi besinler verilebilir.
UYGUN PİŞİRME YÖNTEMLERİ
Yiyecekler hazırlanırken temizliğe özen gösterilmelidir. Çocukların hasta olmamaları için, içtikleri su kaynatılmalı ve besinin taze olarak tüketilmesi gerekmektedir. Besin değerinde azalmaya neden olan kavurma ve kızartma gibi işlemlerden kaçınılmalıdır. Yemekler aşırı sıcak ve soğuk, acı ve baharatlı olmamalıdır. Çünkü bu durum iştahı etkilemektedir. Yemeğin gerek lezzeti, gerek görüntüsü, gerekse kokusu çocuklar için önem taşımaktadır.

Kendisine tüm besin gruplarından besinlerin uygun pişirme yöntemleriyle sunulması ve öğün atlanmadan beslenmesi çocuğun sağlıklı bir birey olmasının ön koşuludur.

Öneriler:
  1. Çocuğun besin seçimindeki öncelikleri dikkate alınarak farklı şekilde besinler sunulmalıdır. Fakat bu her zaman köfte, kızarmış patates, pilav ve makarna olarak değil de, yemesi gerekli olan besin gruplarından onun tercih etmesine fırsat verilmesi tarzında olmalıdır. Örneğin; kırmızı et yemesi için köfte, yemeğin içinde kıyma, parça etli yemek, sulu köfte vb. Şekilde kırmızı et içeren farklı menülerden kendi tercihine yönlendirilebilir
  2. Yemek porsiyonları annenin kendi ölçülerine göre değil, çocuğun gereksinimine göre ayarlanmalıdır. Genellikle anneler porsiyonları kendilerine göre düşünmektedir. Toplam mide kapasitesi 300 ml. olan bir çocuk, 200 ml. çorba içtikten sonra ancak 100 ml’lik bir başka besini alabilecektir.
  3. Ara öğünler küçük porsiyonlar şeklinde olmalıdır. Bu da sonraki ana öğüne acıkmasını sağlayacak kadar olmalıdır. Her hangi bir nedenle ödül olarak şeker ve tatlı türünden besinler verilmemelidir. Genel olarak ödül-ceza yemek konusunda uygulanmamalıdır. Uygulandığında yemek yemenin yarışsal bir olay olduğu mesajı çocuğa verilmiş olabilir. Bu da sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmesini engeller.
  4. Çocuklar anlatılanı değil, gördüklerini taklit ederek öğrenirler. Bu nedenle ebeveynler, tutarlı yeme davranışı içinde olmalıdır. Anne veya baba çocuğuna yemeye çalıştırdığı yemeği kendisi yemiyorsa, hiç iyi bir örnek olmayacaktır.
  5. Reddetme durumunda çocuğu yemek konusunda zorlamak doğru değildir. Bu sorunları daha da kötüleştirir. Reddedilen besin, daha sonra tekrar denenmelidir. Bir öğün, bir gün, hatta biraz daha uzunca bir süre yemek yememesi, çocuğun genel durumu konusunda zarar vermeyecektir. Yaşayan bir canlı olarak kısa bir süre sonra acıkacak ve yemek isteyecektir.
  6. Yemekten bir saat önce ve yemek sırasında sıvı alımları azaltılmalıdır. Çünkü bu durum midenin dolarak gerilmesine ve yalancı tokluk hissine yol açabilir. Çocuğunuzun sürekli sıvı besinleri tüketip, diğer besinleri alamaması bu durum ile açıklanabilir.
  7. Günde en az 2 su bardağı süt içilmelidir, 4-5 kez sebze-meyve tüketilmelidir.
  8. Sabah kahvaltısında C vitamini açısından domates, eğer tüketebiliyorsa turunçgilleri de tüketebilir.
  9. Öğün atlanmamalıdır.
4 temel besin gruplarından yiyecek tüketmeye özen gösterilmelidir.
Gerçek anlamda iştahsızlık, çocuğun besini almak istememesiyle ortaya çıkan bir durumdur. Kansızlık, barsak parazitleri ve hastalıklar çocukta iştah kaybına yol açabilir. Bu durumda kilo kaybı kaçınılmazdır.
Oyun, çocuk için çok çekici olacağından yemek yemeyi unutabilir.

Gün boyu aileden uzakta olmak, sofra düzeninin olmaması ve sofraya oturmamak çocukta besine ilgisizlik, yemek seçme, azla yetinme veya tek besin seçimi şeklinde sorunlara neden olabilir. Aile sofrası çocuğun en iyi beslenme modelinin geliştirildiği ortamdır. Bir yandan dengeli beslenme modeli oluşturulurken, bir yandan da ailenin bir araya geldiği mutlu bir ortam yaratılmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder